"Hayvan katliamı yasası geri dönülemez sonuçlar doğuracak"
İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonundan Av. Aylin Aras Öztürk: "AYM'nin yasayı iptal etmemesi durumunda çok boyutlu, geri döndürülemez sonuçlar doğacak."

Fotoğraf: Aliye Ceylan
Aliye Ceylan
[email protected]
İzmir - Hayvan hakları savunucuları tarafından "Katliam yasası" diye anılan 7527 sayılı "Hayvanları Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun", muhalefet milletvekilleri ve hayvan hakları savunucularının tepkilerine rağmen AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmişti. Yasanın gündeme geldiği günden beri toplumun farklı kesimlerinden birçok insan bu yasanın bilime, etik ve insani değerlere aykırı olduğunu söylüyor.
CHP'nin kanunda yer alan 17 maddeden 16'sının iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle 15 Ağustos 2024'te AYM'de açtığı dava 7 Mayıs Çarşamba günü (yarın) esastan görüşülecek. İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonundan sorumlu yönetim kurulu üyesi Avukat Aylin Aras Öztürk ile konuştuk.
"Kısırlaştırma durduğu için hayvan popülasyonu artmaya devam etti"
Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra neler yaşandığını sorduğumuzda, kanunla birlikte "kısırlaştır, aşılat, yerine bırak" ilkesinin fiilen terk edildiğini ifade eden Öztürk şöyle konuştu:
"Bakımevleri yapılmadan kısırlaştırma bir anda durdurulduğu için bakımevinde yer olmayan ya da bakımevi olmayan belediyeler kısırlaştırma yapmayı bıraktı. Ne yazık ki bu sürede sokakta yaşayan hayvan sayısı artmaya devam etti. Tarım Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın yeterli bakımevleri olmadığını bildiği halde ve yasanın söylediği şekilde doğal yaşam alanları kurulmadığı halde belediyelere yazdıkları yazılar ve iktidar yetkililerinin ana akım medyadaki açıklamaları, söylemleri ile sokakta yaşayan hayvanları hızla toplama uygulamasına geçildi. Türkiye'nin birçok il ve ilçesinde yeterli kapasiteye, hijyen ve beslenme standartlarına sahip bakımevleri bulunmadığı için hayvanlar kötü koşullarda kapatıldı, çoğu yaşamını yitirdi. Yine birçok il ve ilçe de bakımevleri olmadığından hayvanlar ormanlık alanlara, dağlara bırakıldı. Bu hayvanlar açlık, susuzluk, hastalıkla karşı karşıya kaldı. Bazı belediyelerde doğrudan öldürme olayları kamuoyuna yansıdı. Şikâyetler basına ve yargıya taşındı ama bunlardan nihai bir sonuç alınamadı."
Sahiplenmeye sınırlama var ama üretime denetim yok
Yasa çıkarılırken sahiplendirme amacı taşıdığı söylenirken 13 Aralık 2024 tarihinde çıkan yönetmelikle özellikle bakımevlerinden sahiplenme aşırı derecede zorlaştırıldı. Başta Ankara olmak üzere bazı illerde hayvan koruma kurulları kişilerin bakımevlerinden sahipleneceği hayvan sayısına sınırlama getirdi. Bu hukuksuzluklara barolar ve bazı sivil toplum örgütleri dışında ses çıkaran olmadı.
İl bazında alınan bu kararların yasaya aykırı olduğunu belirten Öztürk, "Hiçbir valilik kararı yasadan üstün değil. Örneğin 23.1.2025 tarihli İzmir İl Hayvanları Koruma Kurulu kararlarına da açıkça geçtiği üzere bakımevlerinde yer yok. İzmir Büyükşehir Belediyesi ya da ilçe belediyelerde yeni bakımevi ya da doğal yaşam alanı yapmadılar, bu kadar hayvan nerede ya da nereye koyulacak? Barınağa düşen hayvanlar hastalanıyor, ölüyor diyorlar. Böyle bir ön kabul olabilir mi? Yasaya göre hayvanlara iyi şartlarda kalacak yer sağlamak durumundalar. Buna karşılık üreticilerde satılan hayvanlar yönünden hiçbir sınırlama getirilmedi. Üretimler denetlenmedi ve halen denetlenmemeye devam ediyor. Üretimden kaynaklı insanlar köpekleri sahiplenip işine yaramayanları ya da bakamadıklarını sokaklara bırakmaya devam etti. Yine sahiplilere yönelik denetimler ve zorlaştırıcı süreçler de artınca insanlar hayvanlarını terk etmeye başladı" ifadelerini kullandı.
İzmir'deki bazı belediyelerden krematoryum talebi
İzmir yerelinde de hayvan hakları savunucuları çokça kez belediyeler başta olmak üzere alınan kararları ve uygulamaları protesto etmişti. Bunlardan biri sosyal medyada gündem olan ve çokça tartışılan İzmir'deki bazı belediyelerin krematoryum (ölülerin yakıldığı yer) talebi olmuştu.
Bu talebin söylenti olmadığını söyleyen Öztürk, "Maalesef ki 23.01.2025 tarihli İzmir İl Hayvanları Koruma Kurulunda bazı belediye temsilcilerinin talebi ile tüm itirazlarımıza rağmen İzmir'de bir krematoryum kurulmasına karar verilmiştir. Valilik asla halkın istemediği bir şey yapmayacaklarını ve bundan yana olmadıklarını söyledi ancak belediyeler bunu karara geçirtti. İzmir Barosu olarak bu maddeye muhalefet şerhimizi ekleyerek davamızı açtık. Bunun uygulanıp uygulanmayacağını da ilerleyen dönemde göreceğiz" dedi.
Bilindiği üzere bu yasa çıktığında İzmir'deki CHP'li belediye başkanları sosyal medya hesaplarında açıkça yasaya karşı olduklarını, sokakta yaşayan hayvanları toplamayacaklarını söylemişlerdi. Ancak gelinen süreçte görünüyor ki durum tam tersi yönde. İzmir'deki hayvan hakları savunucuları da verilen sözleri defalarca kez kendilerine hatırlatmıştı.
"Barınaklar tıka basa doldu. Bir hayvanın barınması gereken alanda 4-5 hayvan birden tutulmakta" diyen Öztürk, "Özellikle son 2 hafta da sokakta yaşayan hayvanlardan hiç şikayet konusu olmamış, yaşlı, hasta ve yerinden kalkamayan hayvanları dahi toplamaya başladılar. İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu olarak gezdiğimiz barınaklar arasında başta Foça ve Kemalpaşa belediyelerine ait bakımevleri adeta "ölüm kampı" olarak nitelendirilebilir. Bu barınaklar hakkında yaptığımız suç duyurularından da hiçbir sonuç alamıyoruz" diye belirtti.
"Hayvana eziyet gibi bireysel şiddet olayları arttı"
Sadece hayvanlar değil insanlar da bu süreçte zarar gördü, hayvan beslediği için hedef gösterilen ve hayatını yitiren insanlar oldu. Medyada bunca zamandır hiç olmadığı kadar çok "hayvan saldırısı" haberlerinin öne çıkarılıyor olması bu süreçte en dikkat çeken şeylerden biriydi.
"Önemli bir kısmı asılsız ya da çarpıtılmış olmasına rağmen, linç kültürü teşvik edildi" diyen Öztürk, "Silahla vurma, işkence, dirgenle öldürme, aç-susuz bırakma, arabaların arkalarına bağlayarak aracı sürerek hayvana eziyet gibi bireysel şiddet olayları arttı. Hayvanların yaşadığı sistematik şiddet toplumun önemli kesiminde büyük bir hukuksuzluk ve adaletsizlik duygusu yarattı" dedi.
"Toplumun vicdanı da geri dönülmez biçimde yara alacak"
7 Mayıs 2025'te AYM tarafından verilecek kararın hem hukukun hem de toplumsal vicdanın geleceği açısından belirleyici olacağını belirten Öztürk, "Bu yasanın Anayasa Mahkemesince iptali yönünde hem baroların hem sivil toplum örgütleri ve gönüllüler Anayasa Mahkemesinin dikkatini çekmek üzere başvuruları oldu, kampanyalar yürütüldü ve halen devam ediyor, bunun yanında kamuoyunu bilinçlendirilmeye çalıştı. Anayasa Mahkemesi'nin 7527 sayılı yasayı iptal etmemesi durumunda hem hayvanlar hem de insanlar için çok boyutlu, geri döndürülemez sonuçlar doğacağı açıktır. AYM'nin iptal kararı vermemesi hâlinde, bu yasa sadece hayvanların değil toplumun adalet duygusunun, vicdanının ve hukuka bağlı yaşamın da geri dönülmez biçimde yara almasına neden olacaktır" diyerek yasanın iptal edilmesi gerektiğini vurguladı.
Evrensel'i Takip Et